”Tekstilde Büyüme Olacak”

0
671
yn

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Muharrem Kayhan, tekstil ve hazır giyimin yeni dönemini anlattı.

yn

 

Geçtiğimiz yıl Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı olan Muharrem Kayhan, sektördeki yeni tablonun kamuoyundaki algıdan çok daha iyi olduğunu söylüyor. Dünya tekstil ve giyim ticaretinde taşların yerine oturduğunu, Türkiye’nin 4’üncü büyük oyuncu olarak yerini sağlamlaştırdığını düşünüyor.

Bu performansta 2011 ’de alınan önlemlerin etkili olduğuna dikkat çekiyor. “Son 3 yılda 16 milyar TL teşvik alındı” diye konuşan Kayhan, şöyle devam ediyor: “1980’lerin başından beri iş hayatının içindeyim. Beni son yıllardaki kadar heyecanlandıran bir periyod olmamıştı. Dünyadaki büyüme senaryosu Türkiye’deki büyümeye fırsat veriyor.”

Son 10 yıldır süregelen “Türkiye’de tekstil sektörü battı, batıyor” gibi tüm olumsuz söylemlere rağmen sektör yoluna devam ediyor. 2013 sonu itibariyla 27 milyar doları aşan ihracata sahip olan tekstil ve hazır giyimin bugünlere ulaşmasında son yıllardaki dönüşümle alınan önlemlerin payı büyük…

Uzun yıllar Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın başkanlığını yapan Halit Narin’den görevini geçen yıl devralan Muharrem Kayhan, tekstilin hala ülkenin 1 numaralı ihracatçısı olduğunu, üstelik tek “dış fazla” veren sektör unvanını elinde tuttuğunu söylüyor.

Sektörde son yıllarda yaşanan gelişmeleri ve geleceğe yönelik beklentileri konuşmak için bir araya geldiğimiz Kayhan, Temmuz 2011’de yürürlüğe giren “ek vergi kararları” sayesinde tekstil ithalatında yüzde 15, konfeksiyon ithalatında ise yüzde 25 düzeyinde yaşanan azalmanın yatırımları canlandırdığına şu sözleriyle dikkat çekiyor:

“Uzakdoğu kökenli ithalattan kaynaklanan haksız rekabetin önlenmesiyle tekstil ve konfeksiyon sektöründeki yatırımlar önemli oranda arttı. 2011, 2012 ve 2013’te 16 milyar TL’yi aşan yatırım teşvik belgesi düzenlendi. Yatırımlar 4 kattan fazla arttı. Sektördeki kayıtlı istihdam artışı ise 140 bin kişi.”

 

İnovasyon, teknik tekstil yatırımları, katma değerli ürünler, tasarım ve hazır giyim markalarının yurtdışındaki açılımları bakımından da sektörde inanılmaz gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmelerden büyük memnuniyet ve heyecan duyan Kayhan, “1980’lerin başından beri iş hayatının içindeyim.

Beni son yıllardaki kadar heyecanlandıran bir periyod olmamıştı. Dünyadaki büyüme senaryosu Türkiye’deki büyümeye fırsat veriyor” diyor. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Muharrem Kayhan, tekstil ve hazır giyimin yeni dönemini şöyle anlattı:

Türkiye için tekstilin hala önemli olduğunu hangi rakamlarla ortaya koyabilirsiniz?
Tekstil ve konfeksiyon ihracatı 2013’te 27 milyar 729 milyon dolara ulaştı. TÜİK rakamlarına göre tekstil ve konfeksiyon geçen yıl Türkiye’nin en büyük ihracatçı sektörüydü. İkincisi ise otomotiv sektörünü de kapsayan “makineler ve aksamları” adlı sektörümüzdür ve geçen yıl ihracatı 22,5 milyar dolara ulaşmıştı.

İhracat-ithalat dengesi olarak baktığımızda, tekstil ve konfeksiyon 2 milyar dolar fazla veriyor. Tekstil ve konfeksiyon sektöründen sonra gelen 5 sektör de ithalat-ihracat dengesi bakımından eksi veriyor. Dolayısıyla bu sektörün Türkiye’nin cari açığının giderilmesinde önemli bir rolü var.

Bunun yeteri kadar vurgulanmadığını gördük. Tekstil ve konfeksiyonun hem cari açık dostu hem katma değer yaratan önemli bir sektör olduğunu vurgulamak ve hafızalara kazımak bizim için son derece önemli bir konu,

Tekstil ve giyimin sesi geçmişe göre daha az duyuluyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bundan 2-3 yıl önce bir polemik yaşanmıştı. Dönemin ekonomi bakanı tarafından yapılan bir açıklama üzerine “Türkiye tekstili bırakmalı mı” diye bir tartışma başlamıştı. Geçtiğimiz yıllar içinde yaşananlar ve rakamlar gösterdi ki Türkiye için tekstil hala kritik öneme sahip bir sektör.

Bugün gazeteleri açtığınızda inşaat sayfaları var, otomotiv sayfası var. Fakat bunun yanında en büyük sektör olan tekstil ve hazır giyim yok. Oysa tekstil ve hazır giyim, Türkiye’nin karşılaştırmalı avantajlarının çok yüksek olduğu bir sektör…

DÜŞÜŞÜN SEBEPLERİ
Ancak, sendikanın gücü sadece buradan gelmiyor. Bugüne dek işveren sendikasına üye olmayan bazı şirketler, bizim sendikaya üye olmadan daha iyi şartlarla toplu iş sözleşmeleri yapabilecekleri inancını taşıyordu ve haksız da değillerdi.
Çeşitli bölgelerde, Türkiye’de çalışma gücünün arzının çok fazla olduğu yerlerde, genelde Türkiye’nin Batı bölgelerindeki tekstil sanayicileriyle aynı ücretleri vermek istemiyorlardı. Çünkü, o şekilde rekabet şansları daha azdı, onları da katiyen kınamıyorum. Kendileri için doğru olanı yaptılar.

İLGİ TEKRAR ARTIYOR
Bugün bir şirkette işçi sendikasının bulunmamasını, genel açıdan bir mahsur olarak görüyorum. Çünkü bu sendikasız şirketler, işçi sendikalarının çarpışma alanları haline geliyor. Ancak son dönemde Türkiye’de ciddi bir sendikalaşma hareketi başladı.

Bir işveren sendikası olarak bize yönelik ilgi de eskiye göre çok daha arttı. Şirketler, hangi koşullarla toplu sözleşme yaptığımızı merak ediyor ve bizim üyemiz olmak için başvurular yapıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.