Hazır giyimde rekabette nasıl öne çıkılır?

0
561
Yurt dışına açılmak isteyen şirketler, iyi bir strateji ve pazar analizi ile başarıyı yakalayıp, rekabette yerini alabilir.
Dünyada rekabetin giderek yoğunlaştığı günümüzde de iç pazarın yanı sıra yurt dışına açılmak da şirketlerin rekabet edebilirliğini artırıyor. Yurtdışına açılan ve açılmak isteyen şirketler, iyi bir strateji ve iyi bir pazar analizi ile başarıyı yakalayıp, rekabette yerini alabiliyor…
Küreselleşme ile birlikte artık yerel şirketler bile dünya markalarıyla kendi iç pazarlarında rekabet etmek durumunda kalıyorlar. Rekabetin bu derece kıran kırana yoğunlaştığı bir dönemde ayakta kalabilmek, başarılı işler yapabilmek ancak riskleri bölmekle mümkün. Örneğin, Türkiye pazarında hizmet veren bir Türk markası yakın çevredeki ülkelerden başlayıp zaman içinde dünyanın birçok ülkesine açılabiliyor. Tıpkı LCW ve Sarar gibi markalarda görüldüğü gibi. Ya da hazır giyim, konfeksiyon üreticisi bir şirket, üretim yaptığı ülke sayısını çeşitlendirerek ekonomik ve bölgesel risklere karşı kendi B planını geliştirebiliyor. Bu süreçte kendini ve pazarı tanıma, şirketlere başarının kapılarını aralıyor. 
Katma değer sağlıyor
Hazır giyim ve konfeksiyonda 2014 yılında yaklaşık 3.2 milyar dolarlık markalı ihracat gerçekleştirildi. Türk firmalarının yurt dışındaki mağazalarına yaptıkları markalı ihracat, yüksek katma değerli ürün satışı yoluyla ülke ekonomisine katma değer sağlıyor.

Türk markaları, uluslararası genişleme stratejisinde öncelikle yakın coğrafyalara odaklanıyor. Türki Cumhuriyetleri, Orta doğu, Kuzey Afrika, İran, Irak gibi ülkeler hala Türk markaları için önemli potansiyel barındıran pazarlar. Bu pazarların ardından Avrupa ve Amerika pazarları hedefte yer alıyor.

İran’a yönelik ambargonun kaldırılması da İran’ı Türk markaları için önemli bir pazar haline getirdi. Çünkü yüksek alım gücüne sahip olan İranlı için İstanbul ve Dubai çok önemli moda merkezleri konumunda. 
İç pazarda öğrenmeli
Sektörün önde gelen aktörlerinden, yurtdışında üretim ve mağazacılık anlamında başarılı olma tüyoları da aldık…

Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Öksüz, Türkiye’de mağazacılık yapan ya da hazır giyim üretimi yapan bir şirketin, neyi hedefliyorlarsa iç pazarda bunları iyi öğrenip yerelde çok iyi olup daha sonra yurtdışına açılması gerektiğini söylüyor.

Yurtdışına açılmak isteyen bir mağaza zincirinin öncelikle Türkiye pazarı ile örtüşen yakın ülkeleri tercih etmesi gerektiğine dikkat çeken Öksüz, “Öncelikle kendi pazarınızla yakın ülkelere gidip, o ülkedeki pazarın taleplerine uygun koleksiyon üretmeniz gerekiyor. Yakın pazarlardan başlayarak, hazmede hazmede daha sonra büyük pazarlara açılmaları lazım” diyor. Lee Cooper olarak Türkiye genelinde 200 noktada olduklarını, yurtdışında ise daha çok bayilikler vererek ilerlediklerini belirten Öksüz, şöyle devam ediyor: “İki yıl içinde iç pazarda 400-500 noktaya ulaşma hedefimiz bulunuyor. Türk Cumhuriyetleri’nde distribütörlerimiz kanalıyla varız. Avrupa’da iki ülke ile daha görüşmelerimiz sürüyor. İki ay içinde netleşecek olan bu görüşmelerin olumlu sonuçlanması halinde distribütörlükler kanalıyla oralarda da olmayı hedefliyoruz.” 
Sempati duyulan pazarlar
Sarar Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Sarar, Türkiye’ye, Türk markasına sempati duyan Rusya, Irak, İran, Türk Cumhuriyetleri gibi ülkelerde var olmanın Türk markaları için başarının kapılarını araladığını söylüyor. Sarar, önce bölge ülkelerinden başlayıp zaman içinde daha uzak coğrafyalara gidilebileceğine, ancak bu süreçte de gidilen ülkenin taleplerinin iyi belirlenip, o taleplere uygun koleksiyonlar üretilmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Bugün 141 Türk markasının 100 kadar ülkede mağaza ve corner olarak 4 bin 200’den fazla satış noktası bulunuyor.

BMD verilerine göre, Rusya’da 36 markanın 707 mağazası, Ukrayna’da 20 markanın 239 mağazası, Kazakistan’da 29 markanın 178 mağazası, Azerbaycan’da ise 48 markanın 149 mağazası faaliyet gösteriyor. 

Pazarı iyi tanıyın
Sektörün önde gelenleri, yeni pazarı tanımanın çok önemli olduğunu, bu alanı bilen mümessil ve temsilcilerle çalışıp, bölgeyi tanıdıktan sonra pazarda kendilerinin var olmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Başlangıç seviyesinde olan markaların, distribütör kanalıyla yeni pazarlara girip daha sonra kendi mağazaları ile o pazarda var olmaları gerektiği de vurgulanıyor. Tasarım ve koleksiyonla yeni pazarlarda var olmanın mümkün olduğu, tasarım, hız, kalite gibi unsurların bu süreçte öne çıktığı da sektör temsilcilerince belirtiliyor. Kore, Japonya, Brezilya gibi yeni pazarlara Türkiye’den ihracatın başladığına dikkat çekilirken, sektörün ihracatının daha çok gelişmiş ülkelere olduğu, tekstil ve hammaddelerinde İran ve ABD’de artış görüldüğü, Rusya ve Avrupa’da küçülme yaşandığı da vurgulanıyor.
İran yükselen pazar
Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sami Kariyo, BMD üyesi 84 markanın 90 ülkede 3 binden fazla satış noktası bulunduğunu, bu markaların operasyonlarının en büyük olduğu ülkeler sıralamasında Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkelerin öne çıktığını söylüyor.

Uzun yıllar sonra ambargonun kalkacağı İran pazarı, Türk firmaları için yakınlığı ve sunduğu potansiyel ile cezbedici bir pazar niteliği taşıyor. Uluslararası genişleme stratejisi içinde İran’ın özel bir yere sahip olduğunu belirten Kariyo, pazarı şöyle özetliyor: “İran’da bugün 29 BMD markasının 135 satış noktası bulunuyor. Pazara yeni girecek 20 Türk markası daha önümüzdeki 3 yılda 500 mağaza açabilecek. İran pazarında var olan markalarımızın da açacağı yeni mağazalarla 3 yılda toplam bin satış noktasına ulaşacağımızı düşünüyoruz. Böylece halen 3.2 milyar dolar olan markalı ihracatımız bu süre içinde 5 milyar doları yakalayacaktır.” 
Mağazalar nerelerde yoğunlaşıyor?
Türk markalarının yurtdışı mağazalarının yüzde 50’si Bağımsız Devletler Topluluğu’nda, yüzde 21’i Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, yüzde 20 kadarı Avrupa’da, yüzde 9’u da Kuzey Amerika ve dünyanın diğer bölgelerinde konumlanıyor. Mağazaların sektörel dağılımı incelendiğinde, hazır giyim yüzde 75 ile başı çekerken, yüzde 12 ile mobilya-ev dekorasyonu-ev tekstili-mutfak ürünleri sektörleri ikinci sırayı alıyor. Ayakkabı yüzde 8, mücevher-aksesuar sektörü yüzde 2 ve diğer sektörler de yüzde 3 oranında yerlerini alıyorlar.
Mustafa Şenocak/İDMİB Başkanı
1 Ocak’ta yürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması ile İran ve Türkiye arasındaki ticaret gelişti. İran, deri ve deri mamullerine yüzde 75’e varan büyük gümrük vergilerinde indirim yapmamasına rağmen yaşanan ticari yakınlaşmayla yüzde 146.7’lik artış gerçekleştirdik. Geçen yılın ilk altı ayında İran’a 4.3 milyon dolar olan ihracatımız bu yılın aynı döneminde 10.7 milyon dolar olurken, yıl sonunda 30 milyon dolara ulaşmasını hedefliyoruz. İran’a ticaret heyeti gönderip ülkedeki deri ve deri mamullerini yani saraciyeden ayakkabıya kadar bütün ürünlere olan ihtiyaçlarını, üretimlerini yerinde göreceğiz. Fuarlara katılım için harekete geçtik. Komşu olarak mesafe avantajımızın yanında kültürel yakınlığımız da var. Gümrük vergilerinin yüzde 75’lerden daha aşağı çekilmesi halinde 2016’da 100 milyon dolarlık ihracat öngörüyoruz. 
Öne çıkan pazarların özellikleri neler?
• Kore büyük bir ülke. Burada pamuklu ürünlerde Türkiye’nin rekabet şansı çok yüksek. 
• Japonya’da fiyat belirleyici değil, daha niş ve kaliteli ürünler öne çıkıyor. 
• Brezilya, büyük bir ekonomi, tek handikabı yüksek gümrük vergileri olması. Kumaş, iplik gibi ürünler ihraç edilebiliyor. Her türlü kumaş, dokuma, denim kumaşlar gibi ürünler bu pazarda rağbet görüyor.
• İran kumaş ve markalı ürünler için iyi bir pazar. Diğer pazarlardan bu bakımdan ayrışıyor. Ambargo nedeniyle rekabet az. Ambargo tam olarak kalkınca Türk markalarının şansı daha yüksek olacak.

Kaynak: Tekstil İşveren

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.